Haritalanmamış denizlere yelken açmak çok mu cesaret ister?
Dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında yer alan ülkemiz bu büyük ekonomiler arasında yıllar itibarıyla, 16. ile 20. sıra arasında değişen bir yer işgal etmektedir (gayrı safi yurtiçi hasıla (GSYH) sıralaması).
2019 tahminlerine göre (https://mgmresearch.com/g20-nations-gdp-rankings-2019/) ülkemiz 18. sırada yer almaktadır.
GSYH’nın nüfusa bölünmesi ile hesaplanan G20 ülkelerinin kişi başı milli gelirleri ise şöyledir :
Bu veriler bize; Türkiye’de sanayileşmenin ivme kazandığı 80’li yıllardan bu yana, orta gelir seviyesinde ülkeler liginden, yüksek gelir düzeyinde ülkeler ligine geçemediğimizi ve bunun bir başka bahara kaldığını göstermektedir. Yukarıdaki grafikten görülebileceği gibi bunun için kişi başı milli gelirimizi 26.767 $ üzerine, başka bir deyişle GSYH’mızı 2221,7 milyar $’a çıkarmamız gerekmektedir. Bu mevcut duruma göre % 352 büyüme demektir.
2011 yılında gerçekleştirilen 23. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısında, Türkiye’nin yüksek gelir düzeyindeki ülkeler ligine yükselmesinin, ArGe ve inovasyon odaklı bir kalkınma modelini benimsemesiyle gerçekleşebileceği tespit edilmiş ve 2014-2018 yıllarını kapsayan 10. beş yıllık kalkınma planında ülke ArGe hedefleri* şöyle belirlenmiştir.
• Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki payının % 3’e çıkarılması,
• Özel sektör Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki payının % 2’ye çıkarılması,
• TZE araştırmacı sayısının 300.000’e ulaşması,
• Özel sektör TZE araştırmacı sayısının 180.000’e ulaşması.
(*Türkiye’deki AR-GE ve İnovasyon Ekosisteminde Uygulanmakta Olan Politikalar İle Ekosistem İçerisinde Yer Alan Kurumsal Yapılanmalar Üzerine Yeni Bir Yol Haritasının Hazırlanması _ Bilim Sanayi Teknoloji Bakanlığı – Aralık 2015)
Ancak Aralık 2015’de Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının gerçekleşen veriler üzerinden yaptığı bir kestirim, 2023 hedeflerinin oldukça altında kalacağımızı göstermiştir. Bundan iki sene sonra ise TÜİK’in raporlarından alınan veriler BSTB tahminlerinin de altında kalınacağını göstermiştir (Bkz : Şekil 3).
Öte taraftan gelişmekte olan OECD ülkelerinin ArGe harcamaları büyük bir ivmeyle artmaktadır. Güney Kore ile 80’li yıllarda aynı noktadan başladığımız gelişme yarışında çok gerilerde kaldığımızı aşağıdaki grafikte (Şekil 4) görmek mümkündür (Kaynak : OECD).
Elbette hemen hemen on yılda bir tecrübe ettiğimiz ekonomik krizler ile sıklıkla karşılaştığımız siyasal çalkantıların hedeflerin tutturulamamasında rolleri olduğu açıktır. Türkiye dış iktisadi ve siyasal etkilere karşı bağışıklık kazanmak için hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, demokratikleşme ve insan hakları yolunda reformlar yapmalıdır. Öte taraftan ekonomimizin kırılgan yapısını sağlamlaştırmak içinde yukarıda sayılanların yanı sıra artan küresel rekabet ortamında ürün, teknoloji ve iş modeli yeniliklerinin artan oranda üretilmesi için uygun bir eko sistem yaratılmalıdır.
Bu eko sistem, eğitim reformu (temel eğitimden yüksek öğretime kadar) , ulusal yenilikçilik (inovasyon) programları ve kamu teşviklerinin ilişkilendirilmesi ile adım adım oluşturulmalıdır.
11. kalkınma planında bu yolda yeni hedefler göreceğimiz anlaşılmaktadır.
Kobi ve Büyük İşletmelerde ArGe Faaliyetleri
5746 sayılı kanun ile ülkemizin ArGe yapma ve teknoloji geliştirme yeteneğinin iyileştirilmesi amaçlanmış ve sağlanan kamu teşvikleri sayesinde şirketler maliyeti ve riski yüksek ArGe faaliyetlerine yatırım yapmaya başlamıştır.
Devlet’in hedefleri nettir. Gelirleri arttırmanın yolu, ticaret fazlası vermek ve bunun da yolu nitelikli, özgün ürün ve teknolojiler üreten şirketleri desteklemektir.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının ArGe Merkezlerini kuran şirketlere verdiği ArGe Merkezi Belgesi önemli vergi avantajları sağlamaktadır. Nitekim 2017 yılında ArGe Merkezi olma şartlarından biri olan tam zaman eşdeğer ArGe personeli sayısının 15’e düşürülmesi, ArGe Merkezi başvurularında büyük bir artışa sebep olmuştur (Bkz : Şekil 5).
Şirketler, Bakanlığın şart koştuğu asgari gereklilikleri karşıladıklarına inandıkları zaman ArGe Merkezi başvurularında bulunmuşlardır. Ancak ArGe için makro yapıda nasıl sosyal, siyasal, iktisadi düzenlemeler ve bir eko sistem gerekiyorsa bu mikro yapıda da (şirketler içinde de) böyledir.
Bir şirket içinde ArGe kurmak, yeni bir şirket kurmak ile benzeşir. Fiziki şartlar (bina) ve daha sonra makine, insan, malzeme, metod sağlanmalıdır. Koyduğumuz paranın karşılığını alabilmek için faaliyetlerimizde, pratiklerle önce ustalık kazanmamız gereklidir.
ArGe varlıkları yukarıdaki şekilde (Şekil 6) gösterilmiştir. Bu varlıklar, şirketin diğer varlıklarından farklı bir şekilde yönetilmelidir. Şirket haritalanmamış denizlere yelken açmak cesaretini gösterecekse bilgi çok değerlidir; biriktirilmeli ve korunmalıdır. Bu nedenle bu bilgiyi toplayan, sınıflandıran, konsolide eden insan da çok önemlidir.
ArGe faaliyetleri yapan şirketler ArGe varlıklarının korunması ve hedeflerine ulaşmak için doğru yönetilmesi amacıyla aşağıdakiler ile sınırlı kalmamakla beraber prosedürler hazırlamalıdır :
- ArGe İK prosedürü : Roller, işe alımlarda beklenen yeterlilikler, performansın ölçülmesi, ödüllendirme, teknik eğitimler, ayrıcalıklar (eğitim desteği gibi), Terfiler (Uzmanlık sistemi), Yüksek lisans ve Doktora tezlerinin seçimi, ArGe Merkezi uygulamaları (ArGe faaliyetleri ile ilişkilendirilebilecek çalışmalar), ArGe Merkezine giriş ve çıkışlar.
- Bilgi kaynaklarının yönetimi ve korunması prosedürü: Tüm bilgiler (hardcopy, softcopy) nerede ve ne kadar süreyle saklanacak, projelerde nasıl paylaşılacak, tekrar nasıl faydalanılacak, gizlilik antlaşmaları, kapı giriş rapor ve kamera kayıtları, Akademik veri tabanlarına, teknik yayınlara abonelikler, Patent ve fikri haklar prosedürü
- YÜG Talimatı : Fikirden lansmana yeni ürün gerçekleştirme prosedürü, yapılabilir, uygun projelerin çalışılmasını güvence altına alır.
Bütün bunların sağlanması da tek başına yeterli değildir. Evet, artık bunca yatırımdan sonra ArGe çalışanlarından o inovatif ürünü bekliyoruz. Ama bizim bile bilmediğimiz o ürüne ulaşma hedefini nasıl tarif edeceğiz.
Bu noktada şirket üst yönetimleri çoklukla ürünü ArGe’ye tanımlama yanlışına düşüyorlar. Pazarı takip eden üst yönetim, rakibin ürününü veya üzerinde çalıştığı ve büyük olasılıkla da patentle koruduğu ürün fikrini (konsepti) ArGe’ye tarif ediyorlar.
Burada doğru olan; şirket ArGe stratejilerinin, dünyadaki trendler ve yeni teknolojiler üzerinden; bunlar arasında ilişkiler tesis ederek orta vadeli olarak hazırlanması ve şirket genelinde ürün fikirlerinin üretilmesinin (ne kadar uçukta olsa) desteklenmesidir. Daha sonra seçilen konseptler müşteri testine sokulabilir (Müşteri odak analizi). Burada güzel ve pratik bir örnek olarak Arçelik’in Telve Türk kahvesi makinası verilebilir. Arçelik mühendisleri, köpüğü, tadı insan seçimlerine bağlı olarak değişen kahveyi, hızlı, her zaman aynı bir şekilde çıkarabilmek için üzerinde onlarca patentle korunan yeni teknolojiler bulunan bir kahve makinası geliştirmişlerdir.
ArGe stratejilerinde hedef pazar, pazarın sorunları, pazarın bu sorunları günümüzde hangi ürünler ve teknolojiler ile çözdüğü ve küresel trend ve teknolojiler ışığında pazara, seçilen bir sorunu için nasıl bir ürün sunulacağı ve bunun için yeni ürün sunma hedef tarihi verilebilir. Bunun için hem Pazarlama, hem ArGe bilgi kaynaklarını geliştirmek, çeşitlendirmek yararlı olacaktır.
ArGe bilgi kaynaklarını arttırmak için lokal ve küresel bazda Üniversiteler ve teknoloji şirketleri ile ortak projeler başlatabilir.
Öte taraftan ArGe performansının ölçülmesi için metrikler geliştirilmesi de ArGe ve Üst Yönetime geri besleme sağlayacak, getirisi yüksek projelere yönelme yönünde cesaret verecektir. Performans metrikleri Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından da OECD yenilikçilik kılavuzlarına göre hazırlanmıştır ve muhtemelen gerçek ArGe Merkezlerinin diğerlerinden ayırt edilmesi için yakın gelecekte kullanılacaktır. Şirketlerin bu nedenle doğru yapılanma ve performans ölçümüne önem vermesi gerekmektedir. Mesela ihraç malın kg fiyatının yıllar bazında artış göstermesi önemli bir inovasyon göstergesidir.
Teknoloji Yol Haritaları da ArGe stratejilerinin teknolojiden, ürüne; üründen, pazara açık bir şekilde tanımlanması için görsel bir araçtır (Bkz : Şekil 8).
Özetle; Türkiye’nin haritalanmamış denizlere yelken açmak cesaretini gösterecek korsanlara ihtiyacı vardır. Bunun içinde gemiyi hazırlayıp içine adam doldurmak yetmez. Bir kaptan (ArGe Yöneticisi), kılavuz (danışman), kısmen yol gösteren bir harita (Bkz : Şekil 7), savunma becerisi (bilginin korunması), öngörü (vizyon) gereklidir.
Türkiye’de ArGe Danışmanlığı firmaları, kamu desteklerinden yararlanmak için şirketlere yol göstermektedirler. Ancak büyük bir çoğunluğu gerçekten Türkiye’nin ihtiyacı olan ArGe’nin nasıl yapılacağı konusunda bilgi sahibi dahi değillerdir. Bu bilgi dağınık kaynaklardadır. Bugün ArGe Yöneticileri,
- ArGe Kamu destekleri
- ArGe Uluslararası İşbirlikleri ve Destekler
- New Product Introduction (Yeni Ürün Gerçekleştirme) Süreç Kurulumu
- Proje yönetimi ve yazılımı
- ArGe stratejileri ve yönetimi
- ArGe Organizasyonu (yalın ve/veya matris)
- Teknoloji Yol Haritası
- Design FMEA
- Design for Six Sigma
- Design for Manufacturability
için değişik danışman firmalara başvurmaktadırlar.
Artık ArGe konusunda bütüncül bir eğitim ve danışmanlık ihtiyacına cevap verilmesi gereği açıktır. Artesan 29 yıllık ArGe tecrübesi ile haritalanmamış denizlere yolculukta aranan kılavuzdur.